Merhaba, ben Dr. Umut KARAGÖZ. Psikolojiyle ilgili sıkça sorulan soruları yanıtlıyor ve temel kavramları açıklıyorum. Bu yazıda, psikolojik araştırmaların karşılaştığı bazı zorluklardan bahsedeceğiz.
İlk problem, insan davranışının inanılmaz derecede karmaşık olmasıdır. Psikologlar, depresyon, saldırganlık düzeyleri veya anksiyete gibi karmaşık konuları anlamak isterler. Ancak, bu gibi durumları tek bir ölçüme indirgemek neredeyse imkânsızdır.
İkinci problem ise varyasyondur. Ölçmek istediğimiz şeyler sürekli değişir. Örneğin, bu kahvaltı masasının uzunluğunu ölçmek istesem ve masa sürekli boyut değiştiriyorsa, bu oldukça zor bir görev olurdu. Psikolojik değişkenlerle de tam olarak bu olur; şu anki mutluluk düzeyinizi ölçebilirim, ancak 30 dakika sonra bu tamamen farklı olabilir. Bu, bireyler arasındaki varyasyon sorununu ortaya çıkarır; aynı kişi farklı zamanlarda çok farklı ölçümler verebilir. Ayrıca, bireyler arasındaki varyasyon problemi de vardır. Aynı uyarana verdiğiniz tepki, benim vereceğim tepkiyle tamamen farklı olabilir ve bu da sonuçları genelleştirmeyi zorlaştırır.
Üçüncü problem, ölçümün insanları değiştirmesidir. Bir kahve masasını ölçtüğümde masa korkudan küçülmez ya da gururla büyümez. Ancak insanları ölçerken, insanlar değişebilir. Örneğin, mutluluk düzeyinizi ölçerken, beni rahatlatmak için mutluluk seviyenizi abartabilir veya başka bir durumda, kıskanmamam için mutluluk seviyenizi küçümseyebilirsiniz.
Bu durum, talep özellikleri olarak bilinen bir problem doğurur. Talep özellikleri, bir duruma bağlı olarak insanların nasıl tepki verdiğini etkileyen unsurları ifade eder. Örneğin, yasadışı madde kullanımı üzerine bir araştırma yaptığımı ve verileri toplamak için her öğrencimi ofisime getirdiğimi ve yanında bir polis memuru varken onlara hiç yasadışı madde kullanıp kullanmadıklarını sorduğumu düşünelim. Sonuçlarım “öğrencilerim yasadışı madde kullanmamış” şeklinde olursa, burada bariz bir problem olduğunu görebilirsiniz. Sorun, belirli bir yanıtı talep eden bir durum yaratmış olmam ve bu da verilerin doğru olmayacağı anlamına gelir.
Bu, aşırı ve açık bir örnektir, ancak bu etki daha incelikli olabilir ve bir şekilde sosyal beğenilirlik olarak bilinen bir durumla ortaya çıkar. Sosyal beğenilirlik, insanların toplumsal olarak kabul edilebilir yanıtlar vermek istemelerini ifade eder. Başka bir deyişle, “doğru” veya “uygun” yanıtı vermek isterler, bu doğru olmasa bile. İnsanlar, toplumun veya araştırmacının kendilerinden beklediği yanıtı vermek isterler ve bu, insanlara sorduğunuzda, egzersiz yapma sıklıklarını gerçekte olduğundan daha fazla beyan edebilecekleri anlamına gelir.
Ölçümün insanları nasıl değiştirdiğini Hawthorne Etkisi olarak bilinen bir başka durumla da görebiliriz. Bu etki, Hawthorne Works olarak bilinen bir yerden gelir. Bu, Chicago dışındaki bir Western Electric fabrikasıydı ve 1920’ler ve 1930’larda araştırmacılar, işçi verimliliği üzerine bazı çalışmalar yaptılar. Aydınlatmayı artırdıklarında verimliliğin arttığını, ancak zamanla tekrar eski seviyesine döndüğünü fark ettiler. Daha sonra aydınlatmayı azalttıklarında verimliliğin yine arttığını ve sonra tekrar normale döndüğünü buldular. Sonra iş yerinde bazı şeyleri yeniden düzenlemeyi denediler ve verimliliğin tekrar arttığını, sonra tekrar normale döndüğünü gördüler. Sonra her şeyi eski haline geri getirdiklerinde, verimlilik yine arttı ve sonra tekrar temel seviyeye döndü.
Peki, ne oluyordu? Hawthorne Etkisi, herhangi bir değişikliğin bir etkiye sahip olabileceği fikrini ifade eder. Bu durumda, yaptıkları her şey işçileri etkiledi, ancak işçiler aslında sadece bir değişiklik olmasına tepki veriyorlardı. Spesifik değişikliğe tepki vermiyorlardı; aydınlatmanın verimliliği etkilediği gibi bir durum yoktu. Sadece iş yerinde bir şeylerin değişmiş olması verimlilik üzerinde etkili olmuştu. Bu nedenle, belirli bir değişkenin bir değişikliğe neden olduğundan emin olamayız; belki de sadece bir değişiklik olması etkili olmuştur.
Bu üç problem; karmaşıklık, varyasyon ve duruma yanıt verme, psikolojik araştırmalardan tamamen ortadan kaldıramayacağımız sorunlardır. Her zaman var olacaklardır, ancak onların etkisini azaltmak için farkında olabilir ve insan davranışı üzerine daha doğru veriler elde etmeye çalışabiliriz.