Psikoterapi süreci, profesyonel sınırların sıkı bir şekilde korunması gereken bir alandır. Terapistin, danışanla kurduğu ilişki, duygusal, bilişsel ve davranışsal olarak dengeli olmalı ve her iki taraf için de güvenli bir ortam sunmalıdır. Bu yazıda, terapi seansı dışında danışanla temas kurulmaması, terapi odasında profesyonel bir yaklaşım benimsenmesi ve ilk görüşme sırasında dikkat edilmesi gereken noktalar üzerinde durulacaktır.
1. Terapötik Sınırlar: Seans Dışında Temas Kurulmamalıdır
Terapistin, danışanla terapi seansı dışında herhangi bir temas kurmaması gerekmektedir. Bu, terapötik ilişkinin kontamine olmasına yol açabilir. Seans dışı iletişim, danışanın duygusal denge ve güvenini olumsuz etkileyebilir, ayrıca terapistin de profesyonel sınırlarını aşmasına neden olabilir. Bu durum, danışan ve terapist arasındaki ilişkinin bozulmasına ve tedavi sürecinin sağlıklı bir şekilde devam etmemesine yol açabilir.
Terapist her durumda nötr kalmalıdır. Duygusal bağlar ve kişisel temaslardan kaçınılmalı, profesyonel duruş korunmalıdır. Örneğin, danışan terapi seansı dışında kişisel bir konu açarsa veya terapist bir kişisel görüş bildirecek olursa, bu durum nötrlüğün bozulmasına yol açabilir ve terapi sürecinin verimini olumsuz etkileyebilir.
2. Terapist ve Danışan Yerleşimi: Terapötik Alanın Düzeni
Terapistin ve danışanın oturacağı yerin belirli olması gerekmektedir. Her iki kişinin de fiziksel olarak rahat hissetmesi için koltukların konumu ve tasarımı önemlidir. Koltuklar eşit olmalı ve iki tarafın da aynı seviyede olması sağlanmalıdır. Terapist, danışanın oturacağı yeri baştan belirlemeli ve bu yer danışana açıkça gösterilmelidir.
Yerleşim, terapötik ilişkinin eşitlik ilkesine dayanmasını sağlar. Terapi odasında herhangi bir tarafın daha baskın ya da üstün hissedebileceği bir konum oluşturulmamalıdır. Bu, güvenli bir ortam yaratılmasına ve danışanın kendini daha rahat ifade etmesine yardımcı olur.
3. İlk Görüşme: Profesyonel Bir Başlangıç
İlk görüşme, terapist ve danışan arasındaki ilişkiyi başlatan önemli bir adımdır. Bu görüşme sırasında, danışan ile tanışma süreci dikkatle yönetilmelidir.
Tanışma esnasında, terapist kendini tanıtmalı ve adını soyadını söylemelidir. Danışan da kendini tanıttıktan sonra, terapist açık uçlu bir soru sormalıdır. Örneğin:
“Sizi tanıyabilir miyim? Kendinizden bahseder misiniz?”
Bu tür bir soru, danışanın kendini rahatça ifade etmesine yardımcı olur ve terapiye dair güven inşa eder.
İlk görüşmede karakter çözümlemesi başlamalıdır. Terapist, danışanın kişisel özelliklerini, geçmiş deneyimlerini ve terapiye başlama amacını anlamaya çalışarak, terapötik sürecin doğru bir şekilde yönlendirilmesini sağlar.
4. Profesyonel İletişimde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Terapist, hoş geldiniz gibi basit ifadelerle görüşmeye başlayabilir. Ancak terapist, daha fazla kişisel ifade kullanmaktan kaçınmalıdır. Örneğin, “Aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatuhu ve mağfiratuhu” gibi dini ifadeler, danışanı dinamik olarak değiştirebilir ve nötrlüğü bozabilir. Bu tür ifadeler, danışanın terapiste karşı öznel bir bakış açısı geliştirmesine yol açabilir. Terapist her ne olursa olsun nötr kalmalıdır. Bu nötrlük, danışanın kendini rahatça ifade etmesini sağlar ve terapistin herhangi bir önyargı oluşturmasına engel olur.
Eğer terapist, danışanın cinsel kimlik, dini inançlar veya sosyal konularla ilgili sıkıntılarını dinlemekte zorlanırsa, stigma yaratabilir. Danışan, kişisel meselelerini terapist ile paylaşmada çekingen davranabilir veya kendisini yanıltıcı bir şekilde ifade edebilir. Bu nedenle, terapistin her zaman nötr kalması ve önyargısız bir yaklaşım sergilemesi kritik öneme sahiptir.
5. Seans Sonu: Profesyonellik ve Sonraki Adımlar
Terapinin bitiminden sonra, seans tamamen sona erer. Terapist, “Seans bitti, haftaya görüşürüz” gibi ifadeler kullanmalı ve terapi odasında herhangi bir kişisel sohbetten kaçınılmalıdır. Danışanla seans dışında ilişki kurmak, terapötik sürecin dışına taşmak anlamına gelebilir. Bu, danışanın terapistin işlevini yanlış anlamasına yol açabilir ve profesyonel sınırları aşabilir.