Freud’da Nesne Kaybı ve İyi Anne Sorunsalı

Freud’un anksiyete teorisinde temel bir ayrım bulunur: travmatik ya da otomatik anksiyete ile sinyal anksiyetesinin ayrımı. Travmatik anksiyete, bireyin tamamen bunalmış ve çaresiz hissettiği bir deneyimdir. Sinyal anksiyetesi ise ego tarafından tehlikeli bir durum öngörüldüğünde oluşan, çok düşük dozda bir anksiyetedir. Freud’a göre “tehlikeli bir durum”, bireyin travmatik anksiyete ile bunalmış hissedebileceği bir durumdur. Charles Brenner, bu durumlara “çocukluğun felaketleri” adını vermiştir. Freud, çocuklukta yaşanan tehlikeli durumları şu şekilde sıralamıştır:

Freud ne kaybı
  1. Birinci Yıl: Nesnenin kaybı. Bu, bir parça nesnenin (örneğin, “iyi meme” veya “iyi nesne”) kaybıdır.
  2. İkinci Yıl: Tüm nesnenin sevgisinin kaybı. Bu dönemde anne artık sadece besleyen bir şey veya meme değil, bir kişi olarak algılanmaya başlar. Bu nedenle çocuğun, annenin gülücü yerine bir kaş çatma ile karşılaşma korkusu ortaya çıkar. Bu, çocuğun sosyalleşmesi ve temizlik kontrolü gibi süreçlere tabi tutulmasının bir parçasıdır.
  3. Üçüncü Yıl – Beş Yaş Arası: Hadım edilme kaygısı. Lacan’nın terimleriyle, bu, fallusun kaybı olarak yorumlanabilir. Fallus, sadece penis anlamına gelmez; bireyi arzu edilir kılan nitelik veya nesneyi ifade eder. Bu yüzden birey, arzu edilebilirliğini yitirme korkusu yaşar.
  4. Beş – Altı Yaş: Üstbenliğin sevgisinin kaybı. Freud’a göre üstbenlik ancak ödipal dönemin sonunda, yaklaşık beş-altı yaşlarında oluşur.

Freud’un bu tehlikeli durumlar teorisine göre, tehlike her zaman “İyi bir şeyin kaybı” ile ilgilidir; “Kötü bir şeyin varlığı” Freud’un teorisinde ele alınmaz. Bu noktada Freud’un önemli bir eksikliği ortaya çıkar. Freud, anneden bir “kötü nesne” olarak söz etmez. Abraham ve Melanie Klein, bu eksikliği gidererek teoride çocukluk tehlikeleri arasına şu durumu eklerler: “Kötü bir parça nesne tarafından zulme uğrama.”

Freud, “Grup Psikolojisi ve Ego Analizi” kitabında şu ifadeyi kullanır:

“Psikanaliz, ebeveyn-çocuk ilişkileri, evlilikler ve dostluklar gibi iki insan arasındaki hemen hemen her derin duygusal ilişkinin, bastırma nedeniyle algılanamayan bir düşmanlık ve nefret tortusu içerdiğini göstermiştir, belki de bir anne ile oğlu arasındaki ilişki hariç.” (s. 100)

Freud, tüm insan ilişkilerinin bir sevgi ve nefret karışımı içerdiğini kabul etmekle birlikte, annenin “kötü nesne” olabileceği fikrine yeterince eğilmemiştir. Bu eksiklik, Klein’in çocukluk tehlikelerine yeni bir boyut eklemesine yol açmıştır.

Abraham, Freud’un bu kör noktasını fark ederek çalışmalarında bu konuya yeni bir boyut katmıştır. Carl Abraham’ın Sagan ’nın resimlerini inceleyerek yaptığı çalışmalar, Melanie Klein ile birlikte “kötü parça nesne” kavramının psikanalitik teoride yer almasına olanak sağlamıştır. Freud’un kendi annesiyle ilişkisi hakkında ise Deborah Margolis’in 1996 tarihli “Freud and His Mother” kitabı dikkate değer bir kaynak olarak önerilir. Margolis, Freud’un annesini hayatı boyunca idealize ettiğini ve bu idealizasyonun gerçeklikten kopuk olduğunu savunur. Ona göre, Freud’un annesine duyduğu bastırılmış nefret, psikanalitik teoriyi şekillendiren unsurlardan biri olmuştur.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *