
DERSLER
Histeri, tıp tarihinde yüzyıllardır tartışılan, kökeni Antik Yunan’a kadar uzanan ve günümüzde psikiyatrik bozukluklar arasına dahil edilen bir hastalıktır. Sigmund Freud’un histeri üzerine yaptığı çalışmalar, modern psikoloji ve psikanalizin temel taşlarından biri olmuştur. Bu yazıda histerinin tarihçesini, belirtilerini, Freud’un psikanalitik yorumunu ve modern psikiyatrideki yerini detaylı bir şekilde ele alacağız.
Histerinin Tarihçesi
Histeri kelimesi, Yunanca “hystera” (rahim) kelimesinden türetilmiştir ve tarih boyunca özellikle kadınlarla ilişkilendirilmiştir. Antik Yunan’da Hipokrat, histeriyi rahmin vücutta dolaşması sonucu oluşan bir hastalık olarak tanımlamıştır. Orta Çağ’da ise histeri, cadılık ve şeytani güçlerle ilişkilendirilmiş ve pek çok kadın bu sebeple işkence görmüştür.
19. yüzyıla gelindiğinde, Jean-Martin Charcot histerinin sadece kadınlara özgü olmadığını ve erkeklerde de görülebileceğini ortaya koyarak hastalığın nörolojik ve psikolojik temellerini araştırmıştır. Freud ise Charcot’nun çalışmalarından etkilenerek histerinin bilinçaltı süreçlerle ilişkili olduğunu savunmuş ve psikanaliz yöntemini geliştirmiştir.
Histerinin Tanımı ve Belirtileri
Freud ve Charcot’nun tanımlamalarına göre histeri, belirgin bir organik sebebi olmayan ancak ciddi fiziksel ve psikolojik belirtilerle kendini gösteren bir nevroz türüdür. Bu belirtiler şunlardır:
1. Konvülsif (Kasılmalı) Ataklar
Histerik ataklar genellikle epilepsiye benzer kasılmalar içerir. Ancak epileptik nöbetlerden farklı olarak, bu kasılmalar genellikle bilinç kaybı olmadan gerçekleşir ve istem dışı hareketler belirgin bir düzen içinde olur. Freud’a göre bu tür ataklar, bilinçaltındaki bastırılmış travmatik anıların fiziksel dışavurumu olarak ortaya çıkar.
2. Histerojenik Bölgeler
Vücudun bazı bölgeleri, hafif bir dokunma veya basınçla bile histerik belirtileri tetikleyebilir. Özellikle karın, boyun ve baş bölgesindeki belirli noktalar, hastalarda ani ağrılar veya kasılmalara neden olabilir.
3. Duyusal Bozukluklar
Histerik hastalar genellikle vücutlarının belirli bölgelerinde uyuşma, hissizlik veya aşırı hassasiyet yaşayabilirler. Freud, bu tür duyusal bozuklukların bilinçaltındaki çatışmaların bir sonucu olduğunu savunmuştur. Özellikle hemianestezi (vücudun yarısında hissizlik) histerik hastalarda sıkça görülür.
4. Görme ve İşitme Problemleri
Histerik hastalar bazen tamamen sağlıklı gözlere sahip olmalarına rağmen görme kaybı (psikojenik körlük) yaşayabilirler. Aynı şekilde, işitme kaybı veya tek taraflı sağırlık da gözlemlenebilir.
5. Motor Bozukluklar ve Felçler
Histerik felçler, organik nedenlerle açıklanamayan motor işlev kayıplarıdır. Histerik hemipleji (vücudun bir yarısında felç) sıkça görülen bir semptomdur. Ancak organik felçlerden farklı olarak, histerik felçlerde kaslar genellikle zarar görmez ve belirli terapilerle kısa sürede düzelebilir.
6. Psikolojik ve Duygusal Değişimler
Histerik hastalar, ani ruh hali değişiklikleri, aşırı duygusallık, krizler ve dramatik davranışlar sergileyebilirler. Freud’a göre, bu tür belirtiler bilinçaltında bastırılan travmaların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Freud’un Histeri Yorumu
Freud, histerinin tamamen psikolojik bir bozukluk olduğunu ve bilinçaltındaki çatışmalardan kaynaklandığını öne sürmüştür. Ona göre, histerik belirtiler bastırılmış anılar ve dile getirilemeyen travmaların fiziksel yansımalarıdır. Freud, bu teorisini desteklemek için hipnoz ve serbest çağrışım yöntemlerini kullanmış, hastalarının bilinçaltındaki travmatik olayları hatırlamalarını sağlayarak semptomların ortadan kalktığını gözlemlemiştir.
Freud ve meslektaşı Breuer, histerinin tedavisinde katarsis yöntemini geliştirmiştir. Bu yönteme göre, hastalar bastırılmış duygularını ifade ettiklerinde fiziksel belirtileri kaybolmaktadır. “Anna O.” vakası, bu yöntemin başarısını gösteren en ünlü vakalardan biridir.
Modern Psikiyatride Histeri
Günümüzde histeri, “dissosiyatif bozukluklar” ve “somatoform bozukluklar” başlıkları altında incelenmektedir. DSM-5’te (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) histeri terimi yerine şu tanılar kullanılmaktadır:
- Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (Çoklu Kişilik Bozukluğu)
- Dissosiyatif Amnezi
- Dönüşüm Bozukluğu (Konversiyon Bozukluğu)
- Somatik Belirti Bozukluğu
Bu bozukluklar, Freud’un histeri üzerine geliştirdiği teorilere dayansa da, günümüzde biyolojik ve çevresel faktörler de göz önüne alınarak daha bütüncül bir şekilde ele alınmaktadır.
Histerinin Tedavisi
Histeri tedavisinde kullanılan başlıca yöntemler şunlardır:
- Psikanaliz: Freud’un geliştirdiği bu yöntem, hastanın bilinçaltındaki çatışmaları ortaya çıkarmayı amaçlar.
- Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Hastanın düşünce kalıplarını ve travmatik olaylara verdiği tepkileri değiştirmeye yönelik bir terapidir.
- Hipnoterapi: Freud’un da başlangıçta kullandığı bu yöntem, hastaların bilinçaltındaki bastırılmış anıları hatırlamalarını sağlamak için kullanılmaktadır.
- Medikal Tedavi: Günümüzde anksiyete ve depresyon belirtileri olan hastalarda psikiyatrik ilaçlar destekleyici olarak kullanılmaktadır.
Sonuç
Histeri, tarih boyunca farklı şekillerde ele alınmış, ancak Freud’un çalışmalarıyla birlikte bilimsel bir temele oturtulmuştur. Freud’a göre, histerik belirtiler, bilinçaltında bastırılmış duyguların ve travmaların dışavurumu olarak ortaya çıkmaktadır. Günümüzde, histerik semptomlar dissosiyatif ve somatoform bozukluklar çerçevesinde incelenmekte ve modern terapi yöntemleri ile başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir.
Kaynakça
- Freud, S. (1895). “Studies on Hysteria.”
- Charcot, J. M. (1886). “Leçons sur les maladies du système nerveux.”
- Breuer, J., & Freud, S. (1893). “Preliminary Communication on Hysteria.”
- DSM-5. (2013). “Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders.”