Rorschach Yanıtları

psikometri

Rorschach testi, bireyin iç dünyasını projektif yollarla çözümlemeye imkân tanıyan benzersiz bir psikolojik değerlendirme aracıdır. Bu testte sadece “ne görüldüğü” değil, “görülenin nasıl ve neye dayanarak ifade edildiği” de büyük önem taşır. Yanıtların dayandığı algısal unsurlar, yani determinantlar, danışanın duygusal organizasyonunu, bilişsel kontrol düzeyini ve ruhsal çatışmalarını anlamada kritik bir rol oynar.

Bu yazı, Rorschach testinde sık kullanılan determinantları – Biçim (F), Hareket (K), Hayvan Hareketi (Kan), Keyfi (Arbitrary), Renk (C ve C’), Estompage (E) – teknik detaylar ve psikodinamik anlamlarıyla birlikte ele almakta; her bir yanıt türünün klinik göstergelerine nasıl dönüşebileceğini örneklerle açıklamaktadır.

Bu metin özellikle klinik psikoloji öğrencileri, projektif test uygulayıcıları ve psikodinamik yorumlama pratiğini derinleştirmek isteyen uzmanlar için rehber niteliğindedir.

Biçim (F) Yanıtları – Şekil Temelli ve Sembolik Yüzeyde Kurulan Görüler

Rorschach testinde Biçim (F) yanıtları, bireyin kartta gördüğü lekeleri yalnızca şekilsel (biçimsel) özelliklerine dayanarak anlamlandırdığı yanıtlardır. Ancak bu görünüşte “basit” gibi duran biçimsel değerlendirme, aslında bireyin zihinsel evreninde taşıdığı sembollerle yoğun bir biçimde ilişkilidir. Kişi şekli gördüğünde onu hemen bir nesneye, figüre ya da kişisel çağrışıma dönüştürür: “Bu bir kadın”, “Bir köpeğe benziyor”, “Yaraya benziyor”, “Pense gibi” gibi ifadeler, sadece lekedeki kontura değil, aynı zamanda bireyin bilinçdışı sembol dağarcığına da açılır.

Bu yönüyle F yanıtları, sadece algı organizasyonu değil, aynı zamanda bireyin iç dünyasındaki temsilleri, içselleştirilmiş nesne imgelerini, kişisel anlam sistemini ve hatta bastırılmış arzularını dışa vurur. Kişinin gördüğü kadın figürü, sadece nötr bir insan görüntüsü değil; onun annesiyle, cinsiyetle ya da kendilik temsiliyle ilgili bilinçdışı imajlara da işaret edebilir. Pense gibi bir nesne, sadece işlevsel bir obje değil; agresyonu kontrol eden bir güç, bir kavrama ihtiyacı, ya da kırılganlığı sabitleme arzusu olabilir.

Algısal düzeyde, F yanıtları görsel materyalin sınırları içinde kalarak üretildiğinden, bu bireylerin gerçeklik algılarının yapılandırılmış, kontrollü ve genellikle duygulanımdan arındırılmış biçimde çalıştığını gösterir. Psikodinamik olarak ise bu kontrol, çoğu zaman içsel çatışmalarla baş etme yollarından biridir. Duygusal fırtınalar, dürtüsel patlamalar ya da regresif temalar doğrudan yansıtılmak yerine, şekil yoluyla düzenlenmiş ve sembolleştirilmiş hale gelir.

Bu anlamda F yanıtları bir tür gizlenmiş sözdür: birey duygularını doğrudan ifade etmez ama onları biçimle örtülü bir şekilde dışa vurur. Sadece “bir kadın” görmekle kalmaz; bazen annesine duyduğu özlemi, bir kadına dair karmaşık duygularını ya da kadınlıkla ilgili bastırılmış korkularını bu sembolün ardında gizler. Bu yönüyle her F yanıtı, hem kontrollü hem de derinlikli bir projektif anlatıdır.

Sonuç olarak, Biçim (F) yanıtları Rorschach testinde en çok kullanılan ancak en çok gözden kaçan projektif alanlardan biridir. Yüzeyde şekil kontrolünü gösterirken, derinde sembolik imgelerin bilinçdışı yansımalarını taşır. Bu nedenle biçim yanıtları, hem algısal sağlamlığı hem de zihinsel temsillerin kalitesini ve içsel dünyadaki sembolik repertuarı anlamak için vazgeçilmez bir göstergedir.

Pozitif ve Negatif Form Yanıtları (F⁺ ve F⁻) – Gerçeklikle Uyumu Ölçen Algı Testi

Rorschach testinde bireyin biçime dayalı verdiği yanıtlar, yalnızca şekle odaklanması açısından değil, bu şeklin toplumun çoğu bireyince dağılmadan ya da bozulmadan algılanıp algılanmadığına göre de değerlendirilir. Bu noktada devreye “form kalitesi” girer. Form kalitesi, bireyin verdiği yanıttaki şeklin, mürekkep lekesinin sınırlarıyla ne kadar örtüştüğü ve genel geçer algıya ne kadar yakın olduğu üzerinden değerlendirilir.

F⁺ (Pozitif Form Yanıtları)

Pozitif form yanıtları, bireyin mürekkep lekesindeki şekli, belirgin sınırlara uygun ve toplumun büyük çoğunluğu tarafından da o şekilde algılanabilecek bir biçimde tanımladığı yanıtlardır1. Örneğin, ilk karta verilen “yarasa” ya da “kelebek” yanıtları bu kategoriye girer. F⁺ yanıtları, bireyin gerçeklikle olan uyumunun yerinde olduğunu, algısal organizasyonunun sağlam olduğunu, ve dışsal nesneleri bozulmadan tanıma kapasitesinin yüksek olduğunu gösterir. Bu bireyler, duyusal verileri yapılandırırken hem şekilsel hem de sembolik düzlemde kontrol sahibidir.

Psikodinamik olarak F⁺ yanıtları, özellikle nevrotik, düzenli ve gerçeklikle teması güçlü kişilik yapılarında yaygındır. Birey, hem içsel sembol dünyasını hem de dış gerçekliği, ortak bir görsel zemin üzerinde birleştirebilir.

F⁻ (Negatif Form Yanıtları)

Negatif form yanıtları ise kişinin verdiği biçimsel cevabın, mürekkep lekesinin sınırlarıyla uyumsuz, bozulmuş, ya da toplumun büyük kısmının o lekeye vermediği türden olağandışı bir anlamlandırma içerdiği durumlardır. Örneğin, ilk karta verilen “parçalanmış bir hayvanın iç organları” ya da “bu bir timsah çünkü şu kısmı kuyruğa benziyor” gibi kimsenin aklına gelmeyecek, şekilsel bütünlükten kopmuş yanıtlar F⁻ olarak kodlanır.

F⁻ yanıtları, bireyin gerçeklik sınamasında zorluk yaşadığını, algısal bozulmalar ya da yansıtmalarda dağılmalar olduğunu düşündürebilir. Bu durum, özellikle sınırda, psikotik, ya da paranoid örgütlenme düzeyine yakın bireylerde sıklıkla görülür. Duyusal materyal doğru yapılandırılamaz; içsel çatışma, fantezi ya da travmatik temalar algıyı bükerek yönlendirir.

Bazen F⁻ yanıtlar, aşırı derecede özgünlük ya da istisnai düşünce yolları olarak da görülebilir. Ancak bu özgünlük, içsel uyumdan yoksunsa, yaratıcı olmaktan çok dağınık, bozuk veya içsel çatışma yüklü bir anlam taşır.

Form Kalitesi Neden Önemlidir?

  • Aynı kartta hem F⁺ hem F⁻ yanıtlar verebilir kişi. Bu durumda, kişinin algısal kontrolünün değişken olduğu, belirli kartlarda bozulabildiği düşünülür.
  • F⁻ yanıtların içeriği, sıklığı ve hangi kartlarda verildiği incelenerek kişinin duygusal kırılganlık alanları, travmatik temaları ve gerçeklik sınamasındaki zorlukları değerlendirilebilir.
  • Aşırı F⁻ içeren bir protokol, projektif sürecin savunmalarla değil dağılmalarla yönetildiğini gösterebilir.

Klinik Örnek Karşılaştırması

YanıtForm KalitesiYorum
“Bu bir kelebek.”F⁺Sağlam gerçeklik testi, yapılandırılmış algı
“Bu parçalanmış bir ceset gibi.”F⁻Dağılmış imge, travmatik projeksiyon
“Timsah görüyorum” (1. kart)F⁻Olağandışı içerik, gerçeklikten sapma

Rorschach testinde form kalitesi, sadece “ne görüldüğü” değil, bu görülenin toplumsal ve yapısal olarak ne kadar sağlam temellere oturduğu üzerinden bireyin gerçeklikle ilişkisini ölçer. F⁺ bireyin çevresiyle uyumunu, F⁻ ise çoğu zaman içsel dağınıklıklarını, savunma kırılmalarını veya fanteziye sığınma yollarını açığa çıkarır. Özellikle projektif sistemin yorumlanmasında bu ayrım, derinlikli ve güvenilir klinik sezgiler üretmek için kritik bir araçtır.

Hareket (Kineztezi) – İnsan Yanıtları (K)

K yanıtları, bireyin Rorschach kartındaki lekelerde insana ait bir hareket, bir pozisyon alma ya da bir eylem görmesiyle oluşur. Örneğin:

  • “İki kişi sarılıyor”
  • “Bu bir adam, yere eğilmiş bir şey arıyor”
  • “Dans eden biri var burada”

Bu yanıtlar, bireyin yalnızca şekli değil, şekil aracılığıyla bir sahne, bir ilişki, bir eylem örgüsü kurduğunu gösterir.

Psikodinamik Yorum:

K yanıtları, bireyin içsel dünya kapasitesini, duygusal canlılığını, ilişki kurma yeteneğini ve en önemlisi temsil gücünü ortaya koyar. Bu tür yanıtlar, genellikle zengin bir fantezi dünyasına, canlı bir düşünsel içeriğe, ve soyutlama becerisine işaret eder. Ayrıca bu bireylerde içsel imgeler yalnızca sabit temsiller değil, dinamik ve ilişki içinde olan nesnelerdir.

İnsan hareketi yanıtları, özellikle psikolojik olarak daha bütünleşmiş, mentalizasyon kapasitesi yüksek, benlik–öteki ayrımı gelişmiş bireylerde görülür. Örneğin, borderline ya da psikotik yapılarda K yanıtları ya hiç yoktur ya da bozulmuş biçimde sunulur. K yanıtı verebilmek için hem mental eylem üretme kapasitesi, hem de zihinsel olarak nesne sürekliliği kurabilme becerisi gerekir.

Ayrıca K yanıtları genellikle terapötik ilişkiye yatkınlık, aktarım kapasitesi, ve duygusal erişilebilirlik açısından olumlu bir gösterge olarak değerlendirilir. Bu nedenle protokoldeki K yanıtlarının varlığı, bireyin ruhsal canlılığı ve temas kapasitesi hakkında güçlü ipuçları sunar.

Hayvan Hareketi (Kan) Yanıtları

Hayvan hareketi yanıtları, bireyin kartta bir hayvanın belirli bir hareket içinde olduğunu ifade ettiği yanıtlardır. Örneğin:

  • “Bir köpek zıplıyor”
  • “Bu bir hayvan saldırıyor gibi”
  • “Bir yılan kıvrılıyor”

Burada hareket var ama insana değil, daha ilkel ve içgüdüsel davranışları olan canlılara atfedilir.

Psikodinamik Yorum:

Hayvan hareketi (kısaltma olarak bazen m, Kan veya küçük k ile gösterilir), bireyin daha ilkel dürtüsel dinamiklerini, agresyon, kaçma-kovalama, tehdit, ya da içsel savunma mekanizmalarıyla ilişkili tepkilerini yansıtır. Bu tür yanıtlar çoğu zaman, kişinin iç dünyasında dürtülerle başa çıkma biçimini, kontrol–kaos dengesini ya da bastırılmış içsel çatışmaların dışavurumunu gösterir.

Hayvan hareketi yanıtları, psikotik bireylerde sıklıkla yoğun, düzensiz ve korku yüklü olabilirken, sağlıklı bireylerde bu tür yanıtlar daha az, daha kontrollü ve daha betimleyici tarzda ortaya çıkar. Ayrıca bu yanıtlar, bireyin davranışsal savunma repertuarı, saldırganlıkla ilişkisi ve dış dünyaya karşı içsel konumlanışı hakkında da yorum yapılmasını sağlar.

Hayvan hareketi, insan hareketine göre daha bedensel, otomatik, ve bazen de ilkel çağrışımlarla yüklüdür. Bu nedenle insan hareketi (K) daha üst düzey temsil kabul edilirken, hayvan hareketi bireyin dürtüsel, refleksif ya da bastırılmış içsel devinimlerine açılan bir kapıdır.

Klinik Farklar ve Kıyaslama

Özellikİnsan Hareketi (K)Hayvan Hareketi (Kan/m)
Temsil GücüYüksek, soyut ve ilişkiselDürtüsel, içgüdüsel, bedensel
Psikolojik GöstergesiMentalizasyon, duygusal canlılıkDürtü kontrolü, saldırganlık yönetimi
Klinik YapıBütünleşmiş benlik (nevrotik)Sınırda, kaotik yapı (borderline/psikotik)
Terapötik YorumAktarıma açık, sahne kurabilen bireyDışavurumcu, savunmaya çekilen birey

Sonuç:

Rorschach’ta hareket yanıtları, bireyin sadece ne gördüğünü değil, yaşayan bir iç dünya taşıyıp taşımadığını gösteren en güçlü projektif ipuçlarından biridir.

  • K yanıtları varsa: sahne kurulur, ilişki oluşur, duygu akar.
  • Kan (hayvan hareketi) baskınsa: dürtü yönetimi, kaçınma, korku veya savunma ön plandadır.

Her iki hareket tipi de, bireyin psikodinamik işleyişine dair detaylı bir kapı açar. Yanıtın sadece içeriği değil, bağlamı, tonu ve kişinin genel protokolündeki diğer göstergelerle ilişkisi üzerinden değerlendirilmesi gerekir.

Arbitrary (Keyfi) Yanıtlar – Mantıksal Temele Dayanmayan Görüler

Arbitrary, yani keyfi yanıtlar, Rorschach testinde bireyin kartta gördüğü şekil ya da içeriği, mantıksal ya da biçimsel bir temele dayandırmadan, tamamen kişisel, içsel, alışılmadık ve kopuk bir çağrışımla ifade ettiği durumlardır. Bu tür yanıtlar genellikle şu özellikleri taşır:

  • Lokalizasyonu çok küçük, detayın detayıdır (örn. lekedeki milimetrik bir gölge, kenar çıkıntısı).
  • Form kalitesi düşüktür, yani çoğu insanın o alanda böyle bir şey görmesi beklenmez.
  • Kurgulanan nesne veya sahne kartın yapısıyla ilişkili değildir, lekeden çok bireyin iç dünyasından çıkan bir sembol ya da fantezidir.

Örnek Yanıtlar:

  • “Bu bana hayatın karmaşasını hatırlatıyor” (Hiçbir görsel dayanak olmadan)
  • “Burada bir kuantum parçacığı görüyorum” (Formdan tamamen kopuk)
  • “Bu beyaz noktacık bir portala benziyor” (Aşırı küçük, anlamdan uzak çağrışım)

Psikodinamik Anlamı:

Keyfi yanıtlar, bireyin görsel uyaranı yapılandırılmış bir biçimde işleyemediğini, onun yerine uyaranı boş bir tuval gibi kullanarak öznel anlamlar yüklediğini gösterir. Bu durum, çeşitli düzeylerde yorumlanabilir:

1. Gerçeklikten Uzaklaşma – Bilişsel Kopuş

Bireyin gerçeklikle kurduğu ilişki gevşemiş olabilir. Formu dikkate almadan, tümüyle iç dünyasına çekilip yalnızca içsel imgelerle hareket eder. Bu, özellikle psikotik ya da şizotipal örgütlenmelerde sık görülür.

2. Yüksek Fantazi ve Yaratıcılık – Ancak Yapısal Boşlukla Birlikte

Bazı durumlarda bu yanıtlar aşırı soyut düşünme, aşırı yaratıcı çağrışım ya da mistik fantezi eğilimlerinin yansıması olabilir. Ancak bu yaratım, yapısal olarak dağınıksa, işlevsiz hale gelir. Yani yaratıcı değildir, kopuktur.

3. Kaçınma – Savunma Amaçlı Kopma

Kimi bireylerde keyfi yanıt, yoğun duygusal temalardan kaçınmak, tehdit edici lekelerden uzak durmak için bilinçli olmayan bir sapma mekanizması olarak da kullanılabilir. Korku, bastırılmış dürtü ya da kaygıdan kaçarken, birey içeriği kontrol edilemeyecek bir yöne taşır.

Klinik Uyarı:

Arbitrary yanıtlar testte tek başına görüldüğünde anlamlı olmayabilir. Ancak bunlar sıklaştığında, kişinin protokolü aşağıdaki şekilde karakterize olur:

  • Form kalitesi bozulur
  • Kendi anlatımına kendisi bile ikna olmadan geçiş yapar
  • Anlatı kopuktur; tutarlılık göstermez
  • Gerçeklik sınaması zayıflar

Bu durumlar özellikle şizofreni spektrumundaki bozukluklar, disorganize kişilik örüntüleri, ya da yüksek disosiyatif savunma örüntülerinde gözlemlenebilir.

Özet:

ÖzellikAçıklama
LokalizasyonAşırı küçük, ilgisiz alanlar
Form KalitesiDüşük (F⁻) ya da belirsiz
İçerikNesneyle ya da lekeyle mantıksal ilişkisi zayıf
YorumGerçeklikten sapma, dağınık düşünce, bazen fanteziye kaçış

Arbitrary yanıtlar, Rorschach testinde en dikkatle yorumlanması gereken göstergelerdendir. Çünkü yüzeyde “yaratıcı” gibi görünen bu yanıtlar, aslında psikolojik bütünlükte bir kırılmaya, ya da içsel dünyada anlamın parçalanmasına işaret ediyor olabilir.

Renk Determinantları – C ve C’ (C Üssü) Yanıtları

Rorschach testinde renk determinantları, bireyin mürekkep lekesindeki renk öğesini merkeze alarak verdiği yanıtlardır. Renk, özellikle 2. karttan itibaren devreye girer ve bireyin yalnızca ne gördüğünü değil, o gördüğü şeye karşı nasıl bir duygusal tepki verdiğini de yansıtır. Bu yanıtlar bireyin duygulanım işleme biçimini, duygu regülasyonunu, impuls kontrolünü, hatta bazen travma artığı tepkilerini ortaya koyar.

C Yanıtları (Saf Renk)Duygulanımın Direkt İfadesi

C yanıtı, bireyin verdiği yanıtta renk öğesinin belirleyici olduğu, yani yanıtın şekilden çok renk uyarımına bağlı olarak üretildiği durumlardır. Örneğin:

  • “Bu kırmızılık bir yangına benziyor.”
  • “Bunlar alev gibi.”
  • “Bu renkler çok canlı, çiçek gibi.”

Bu yanıtlarda form (biçim) ya hiç kullanılmaz ya da oldukça ikincil düzeydedir.

Psikodinamik Anlamı:

C yanıtları, bireyin duygusal yaşantıya verdiği doğrudan, filtresiz tepkiyi gösterir. Bu yanıtlar genellikle bireyin duygulanımı dışa vurma kapasitesini, ancak aynı zamanda duygusal uyarılabilirliğini ve bazen de dürtü kontrol sorunlarını gösterir.

Saf renk yanıtlarının çokluğu, bazı bireylerde impulsivite, duygusal taşkınlık, ani tepkisellik gibi eğilimlerle bağlantılı olabilir. Özellikle kırmızı renkli kartlarda verilen yoğun C yanıtları, bazen agresyon, öfke, ya da libidinal enerji ile de ilişkilendirilir. Aşırı sayıda C yanıtı, bireyin duygusal denge kurmakta zorlandığını, uyarana aşırı ve kontrolsüz tepki verdiğini düşündürebilir.

Bununla birlikte, C yanıtı hiç vermeyen bireylerde ise duygusal donukluk, bastırma, ya da duygulardan kaçınma gözlemlenebilir. Dolayısıyla C yanıtları, sayısı kadar veriliş biçimi, tonlaması, ve protokoldeki yeriyle birlikte değerlendirilmelidir.

C’ (C Üssü) Yanıtları – Renk Olmayan Tonlara Duyarlılık (Siyah, Gri, Koyu Tonlar)

C’ yanıtları, bireyin kartlardaki renksiz ama ton farklılığı olan alanlara (özellikle siyah, gri, koyu kahverengi gibi) verdiği tepkileri içerir. Örneğin:

  • “Bu karanlık kısım biraz iç karartıcı.”
  • “Gri alanlar ölü bir yeri andırıyor.”
  • “Buradaki siyah leke çok kasvetli.”

Burada belirleyici faktör, tonlama üzerinden gelen bir duygu çağrışımıdır. Biçim genellikle ikinci plandadır veya eşlik eder.

Psikodinamik Anlamı:

C’ yanıtları, bireyin karanlık, içe dönük, depresif ya da bastırılmış duygulanımı nasıl deneyimlediğini gösterir. Bu yanıtlar özellikle melankolik eğilimleri olan, çekilmiş, anhedonik, ya da depresif yapıdaki bireylerde daha sık görülür.

Renkli olanı değil, gölgeli ve solgun olanı fark etmek ve ona anlam yüklemek, bazen bastırılmış suçluluk, yas, ya da içe yönelmiş agresyon temalarının göstergesi olabilir. C’ yanıtlarının aşırı yoğunlaştığı protokollerde, duyguların bastırılması, enerji düşüklüğü, ya da karamsar düşünce kalıpları sıkça gözlemlenir.

Bununla birlikte, C’ yanıtı hiç vermemek de kişinin içsel karanlık temaları tolere edememesiyle, onları görmezden gelme eğilimiyle ilişkili olabilir. Bu nedenle C’ yanıtları da, yalnızca içerikleriyle değil, danışanın genel duygulanım yapısı, savunma düzeyi ve diğer determinantlarla olan ilişkisiyle birlikte yorumlanmalıdır.

C ve C’ Yanıtları Arasındaki Klinik Kıyaslama

ÖzellikC (Saf Renk)C’ (Siyah-Gri Tonlar)
Belirleyici UyarıcıRenk (özellikle kırmızı, mavi, yeşil)Renk olmayan koyu tonlar (siyah, gri)
Temsil Ettiği DuygularDışavurum, uyarılabilirlik, impulsiviteBastırma, çekilme, depresif duygu durumu
Klinik İlişkiKişilik Örgütlenmeleri (Borderline, histrionik, manik, dürtüsel eğilimler)Depresif, çekinik, melankolik yapılar
Form KatkısıZayıf ya da hiç yokZayıf ya da eşlik edici olabilir
Not: Klinik ilişki olası patolojik tablo için geçerlidir. Renk yanıtları dürtüselliğe ve libidinal aktarıma gönderme yapar. Yani sağlıklı bireyler beklenen yanıtlardır.

Sonuç:

Rorschach’ta renk determinantları, bireyin duygulara verdiği yanıtın ne kadar doğrudan, ne kadar regüle, ne kadar bastırılmış ya da çarpıtılmış olduğunu anlamamızı sağlar.

  • C yanıtları, duygunun yüzeye çıkışı ve ifade biçimini,
  • C’ yanıtları ise duygunun içe dönüklüğünü, bastırılmış tonunu ve bilinçdışı yansımasını gösterir.

Bu yanıtlar, duygusal yaşamla temas kurmakta zorlanan ya da bunu baştan çıkarıcı biçimde kullanan yapıların projektif ipuçlarını sunar.
Yalnızca “ne görüldüğü” değil, renkle kurulan ilişki yorumun kalbini oluşturur.

Estompage (E) Yanıtları – Dokunma ve Perspektif Temelli Görüler

Estompage, Fransızca kökenli bir terimdir ve Rorschach testi literatüründe, bireyin mürekkep lekesinin belirli bölümlerinde bulunan bulanık, yumuşak geçişli, net olmayan, genellikle doku veya yüzey hissi veren alanlara verdiği özel tepkileri tanımlar. Bu tür yanıtlar, bireyin lekede dokunma hissi, fiziksel temas çağrışımı, ya da görsel derinlik (perspektif) algılamasıyla ortaya çıkar.

Dokunma Temelli Yanıtlar – Taktile Estompage

Bu yanıtlar, lekedeki yüzey geçişlerinden veya dokusal özelliklerden kaynaklı olarak elle temas hissini çağrıştıran yanıtlardır. Örnek ifadeler:

  • “Bu kısmı kadife gibi yumuşak.”
  • “Burada süngerimsi bir şey var.”
  • “Bu dokusu pürüzlü gibi.”

Psikodinamik Yorum:

Dokunma hissi içeren yanıtlar, bireyin bedensel algı ile duygusal deneyim arasındaki ilişkiyi gösterir. Özellikle erken dönemde gelişen dokunma, temas, tensel yakınlık temalarının bilinçdışı temsilleri burada projektif olarak açığa çıkar. Bu yanıtlar:

  • Bağlanma biçimleri,
  • ilk nesne ilişkileri,
  • anne bedenine dair temsiller,
  • ve özellikle oral-duyusal dönemlerdeki deneyimlerin yansımaları olabilir.

Bu yanıtlar, bedenle dünya arasındaki sınırın nasıl kurulduğuna; benlik ve öteki deneyiminin nerede başladığına dair önemli ipuçları sunar.
Olumlu ve hassas yüzey algısı içeren yanıtlar genellikle duyusal farkındalığı yüksek, duygusal temas kurabilen bireylerde görülürken, rahatsız edici yüzey temalı yanıtlar (örneğin “tahriş edici”, “sert”, “soğuk”) bireyin temas travmaları, güvensiz bağlanmaları ya da duygusal temastan kaçınma eğilimlerini yansıtabilir.

Perspektif Temelli Yanıtlar – Derinlik Algısı (3B)

Bu tür estompage yanıtları, bireyin lekede görsel derinlik, katman, arkaplan-önplan ayrımı, veya bir boşluğa bakma hissi yaşamasıyla ortaya çıkar. Örnek ifadeler:

  • “Bu yukarıdan aşağıya bakan bir görüntü gibi.”
  • “Bir koridor var sanki, içeri doğru gidiyor.”
  • “Ortadaki alan bir oyuk gibi.”

Psikodinamik Yorum:

Perspektif içeren yanıtlar, bireyin içsel boşlukları yapılandırabilme, duyusal boşlukla baş edebilme ve öznel alan–nesnel alan ayrımını kurabilme becerisini gösterir. Bu tarz yanıtlar, bir tür ruhsal üç boyutluluğa işaret eder:
– Benlik, nesne ve aradaki mesafenin farkında olma
– İç dünya ile dış dünya arasına mesafe koyabilme
– Zihinsel “sahne” kurabilme

Ancak bazı durumlarda bu perspektif yanıtları gerçeklikten kopuş, disosiyatif savunmalar ya da paranoya eşlikli mekânsal çarpıtmalarla da ilişkili olabilir. Özellikle bu boşluklar “uçurum”, “sonsuzluk”, “karanlık geçit” gibi tehditkar imgelerle eşleşiyorsa, bu bireyin içsel uzamı boşlukla, yıkımla ya da travmayla dolduruyor olabileceğini gösterebilir.

Klinik Değerlendirme Açısından Estompage Yanıtları

TürGözlenen TemaKlinik Anlam
Dokunma (Taktile)Yumuşaklık, pürüz, sıcaklıkTemas kapasitesi, bağlanma dinamikleri, anne beden temsilleri
PerspektifDerinlik, boşluk, mekânsal yapıRuhsal yapılandırma, iç dünya organizasyonu, bazen dissosiyasyon

Sonuç:

Estompage (E) yanıtları, Rorschach testinde en sessiz ama en derinlikli projektif göstergelerdendir.
– Kimi zaman anne memesine uzanan bir tensel özlem,
– Kimi zaman ruhsal bir boşlukla baş etmeye çalışan bir zihin,
– Kimi zaman da dünya ile benlik arasına çizilen geçici bir sınır bu yanıtlarla ifadesini bulur.

Rorschach protokolünde az sayıda görülse de, estompage yanıtlarının içeriği çoğu zaman kişinin en ilkel duygusal deneyimlerine açılan bir pencere niteliğindedir. Bu nedenle yorumlanırken şekle ne kadar bağlı olduğu, hangi kartlarda verildiği ve eşlik eden duygu tonu mutlaka dikkate alınmalıdır.

  1. Burada toplumsal kodları bulmak için aşağıdaki linklerdeki kitaplara ulaşabilirsiniz. ↩︎

TAGS

CATEGORIES

PSİKOMETRİ

No responses yet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir