Terapi odasında geçen her an, bazen sessizce gelişen ama içsel dünyalarda büyük yankılar uyandıran bir dizi duygu ve dinamikle doludur. İşte tam da bu duygusal yankıların en çarpıcı örneklerinden biri: bir terapist ve danışanı arasındaki basit bir pencere açma hareketi, aslında çok daha derinlerde yaşanan bir çatışmayı ortaya çıkarır.
Hikaye: Sessiz Bir Hareketin Fırtınası
Terapist, şehir merkezindeki ofisinde sıcak bir yaz gününde danışanını dinlerken bir yandan da bunaltıcı havayı hafifletmek için pencereyi hafifçe aralar. Fakat eski bir pencerenin çıkardığı hafif gıcırtı sesi, danışanın beklenmedik ve şiddetli bir tepki vermesine neden olur: “Bunu nasıl yaparsınız? Bütün günüm mahvoldu! Bu sizin yüzünüzden!” Danışan, sesin kendisinde yarattığı sarsıntıyı terapiste yükler ve günü boyunca bununla “mutsuz” olacağını söyler.
Bu basit hareketin danışanda bu kadar yoğun bir tepki yaratması, terapistte de güçlü bir karşı aktarım duygusu yaratır. Terapist, bir anda kendini “kötü,” “acımasız” ve “başkalarına zarar veren” bir insan gibi hissetmeye başlar. Ancak bu duygusal sarsıntı, birkaç dakika içinde yerini, durumu anlamaya yönelik bir içsel farkındalığa bırakır. Terapist, dışsal gerçeği hatırlar: Sadece sıcak bir odada bir pencere açmış, hafif bir ses çıkmıştır; oysa danışan, bu sıradan durumu derin bir saldırı olarak algılamıştır.
Narsistik Aktarım ve İçsel Yansıtma
Bu olayda danışanın tepkisi, “narsistik aktarım” dediğimiz karmaşık bir psikolojik sürecin örneğidir. Danışan, terapistin basit bir davranışını, kendi iç dünyasındaki “sadist bir canavar” algısıyla ilişkilendirerek dışsallaştırmıştır. Danışanın içsel dünyasında yer alan ama yüzleşmekten kaçındığı bu “canavar” imajı, terapiste yansıtılır ve terapist o anda kendisini bu rolde bulur. Böylece danışan, kendisine yönelik karmaşık duygularını, terapist aracılığıyla dışa vurur ve bir bakıma kendini korumuş olur.
Karşı Aktarımın Anlamı ve Terapistin İçsel Yolculuğu
Karşı aktarım, terapistin, danışanın davranışlarından etkilenerek hissettiği duyguları ifade eder. Bu olayda terapist, bir süreliğine kendini gerçekten “acımasız ve kötü” hisseder. Ancak, bu duygusal tepkileri analiz etmesi, terapistin danışanın içsel çatışmalarını anlaması için bir anahtar olur. Terapist, bu tepkileriyle yüzleşip, gerçekliği fark ederek danışanın kendisiyle yaşadığı içsel çatışmaları daha iyi anlar ve böylece ona karşı daha derin bir empati geliştirir.
Terapi Sürecinde Derinleşen Anlayış
Bu olaydan çıkarılacak ders, terapinin sadece danışanın değil, aynı zamanda terapistin de bir içsel farkındalık yolculuğu olduğudur. Terapistler, danışanlarının içsel dünyasını anlayabilmek için kendilerini de gözlemleyip analiz etmek zorundadırlar. Çünkü bir terapistin içsel tepkileri, danışanın bilinçaltındaki saklı duygu ve düşüncelere dair değerli ipuçları sunar.
Sonuç olarak, bu tür karşı aktarım anları, terapistlere danışanın psikolojik çatışmalarını ve yansıttığı duygusal yükleri daha iyi anlama fırsatı verir. Terapi sürecinde her iki tarafın da içsel dünyasında derinleşmesi, iyileştirici bir yolculuğun kapılarını aralar.
Not Toplumda Bilinenin Aksine: Narsisist diye yazılmalıdır.
Bu yazı Dr. Frank Yeomans‘ın anısından esinlenerek yazılmıştır.