
İnsan zihni, hayatta kalma ve gelişim süreçlerinde sürekli olarak tahminler yapar. Bu tahminlerin büyük bir kısmı bilinçdışı olarak gerçekleşir. Kısa süreli çalışma belleğimiz sınırlı olduğu için, zihnimiz öğrenilen bilgileri uzun vadeli belleğe aktarmaya ve mümkün olduğunca otomatikleştirmeye çalışır. Özellikle doğuştan gelen tahminler ve erken çocukluk döneminde edinilen bilgiler otomatik olarak işlenir. Bu durum, bireyin hayatını daha verimli bir şekilde sürdürmesini sağlar.
Bilinçdışı Bellek Sistemleri ve Psikopatoloji
Bilinçdışı bellek sistemleri arasında en önemlileri prosedürel bellek ve duygusal bellek olarak öne çıkar. Bu sistemler düşünmeyi doğrudan atlayarak, otomatik yanıtlar üretir. Freud’un “tekrarlama zorlantısı” (repetition compulsion) olarak adlandırdığı fenomen de bu sistemlerle açıklanabilir. Otomatikleşen bu bellek sistemleri, özellikle psikopatoloji açısından büyük bir önem taşır.
Öğrenmenin nihai amacı, sorunları kalıcı olarak çözmek ve ihtiyaçları etkili bir şekilde karşılamaktır. Bu süreçte, önbilinçsel tahminler tekrar tekrar pekiştirilerek bilinçdışı sistemlere aktarılır. Bu aktarma sürecinde, kortikal bellekte yer alan bilgiler, bazal ganglionlar ve serebellum gibi alt beyin bölgelerine kaydedilir. Bu sistemler, düşünce temelli olmayan (modelden bağımsız) hareket programları oluşturur. Bu nedenle, bildirimsel olmayan bellekler çalışma belleğinde geri çağrılamaz ve düşünsel süreçlere dahil edilemez.

Bilinçdışı Belleklerin Güncellenme Süreci
Tam anlamıyla bilinçdışı olan anılar, çalışma belleğinde güncellenmeye tabi değildir ve bu nedenle silinmez (LeDoux, 1995). Ancak, bu anılar oldukça verimlidir. Freud’un birincil süreç olarak adlandırdığı mekanizma da buradan kaynaklanır. Bu sistemlerde, herhangi bir uyaran (X) doğrudan bir tepkiyi (Y) tetikler. Arada hiçbir bilişsel süreç yer almaz.
Ancak bu durum, bilinçdışı belleklerin değiştirilemez olduğu anlamına gelmez. Bildirimsel olmayan bellekler, ancak eylem yoluyla yeniden pekiştirilebilir veya güncellenebilir. Bu da, psikoterapide kullanılan deneyimsel yöntemlerin önemini vurgular. Örneğin, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan bireylerin terapi sürecinde yalnızca konuşarak değil, aynı zamanda deneyimleyerek iyileşmeleri gerekmektedir.
Bilinçdışı öğrenme, yalnızca düşünceyle değil, eylemle güncellenir. Otomatikleşmiş tepkilerimizi değiştirmek için onları deneyimlemek gerekir.
Duygusal Bellek ve Öğrenme Kuralları
Farklı bilinçdışı bellek sistemleri, farklı öğrenme kurallarına tabidir. Örneğin, korku koşullaması genellikle tek deneyimde öğrenme prensibine dayanır. Elektrik çarpmasının neye yol açtığını anlamak için birden fazla kez deneyimlemeye gerek yoktur. Benzer şekilde, erken yaşta yaşanan cinsel deneyimler de kalıcı izler bırakabilir.
Öte yandan, bağlanma süreçleri çok daha yavaş gelişir. İlk altı ay boyunca kurulan bağlar, bir kez oluştuğunda değiştirilmesi son derece zor hale gelir. Ayrılık veya kayıp yaşayan bireylerin önce akut bir “protesto” aşaması yaşaması, ardından “çöküş” aşamasına geçmesi de bu öğrenme sürecine dayanır.
Prosedürel bellek de benzer bir yapıya sahiptir. “Zor öğrenilir, zor unutulur.” Bir kez öğrenildiğinde, düşünmeden gerçekleştirilebilir. Ancak bu süreç bilinçdışı olduğu için, neden belirli bir şekilde hareket ettiğimizi tam olarak açıklayamayız.

Freud’un Yanılgıları ve Günümüzdeki Yorumlar
Freud, bilinçdışı süreçleri id ile bağdaştırmış olsa da, modern nörobilim bu süreçleri farklı bölgelerde ele alır. Bilinçdışı sistem (Freud’un tanımladığı şekliyle “bastırılmış bilinçdışı”), büyük ölçüde bazal ganglionlar ve serebellum gibi bölgelerde yer alırken, id olarak adlandırılan dürtüsel süreçler üst beyin sapı ve limbik sistemde konumlanır.
Freud’un en büyük hatalarından biri, bastırılmış bilinçdışını id’in bir parçası olarak görmesidir. Oysa ki, bastırılmış bilinçdışı ve id iki farklı sistemdir. Bastırılmış bilinçdışı, öğrenmeye dayalı olup, bilişsel (temsili) süreçlerden türetilmiştir. İd ise doğuştan gelen, duygusal (temsili olmayan) süreçlere dayanır.
Günümüzde yapılan araştırmalar, bu sistemler arasındaki etkileşimi daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Örneğin, amigdala ve nucleus accumbens, bazal ganglionlarla etkileşime girerek hem ödül sistemlerini hem de öğrenme mekanizmalarını şekillendirir. Aynı şekilde, bazal ganglionlar, prefrontal korteks ile sürekli bir iletişim içindedir ve karar alma süreçlerinde rol oynar.
Kaynakça
- LeDoux, J. (1995). The Emotional Brain: The Mysterious Underpinnings of Emotional Life. Simon & Schuster.
- Freud, S. (1911). Formulations on the Two Principles of Mental Functioning.
- Solms, M. (2017). The Conscious Id. Neuropsychoanalysis, 19(1), 1-17.