Merhaba, ben Dr. Umut KARAGÖZ ve bu yazıda psikolojinin temel kavramlarını açıklıyor ve sıkça sorulan soruları yanıtlıyorum. Bu yazıda, 19. yüzyılın ilk yarısında popüler olan bir fikir olan frenolojiyi ele alacağız. Bu fikir, 1758-1828 yılları arasında yaşamış Franz Joseph Gall adında bir kişinin çalışmalarından doğdu. Gall, yaptığı araştırmaları “kranyoskopi” olarak adlandırdı. Bu terim, Yunanca’da “kafa” anlamına gelen cranium ve “görme” anlamına gelen scopos kelimelerinden türetilmiştir. Ancak bu çalışma, daha yaygın olarak phrenos (zihin) ve logos (çalışma) kelimelerinden gelen “frenoloji” adıyla bilinir hale geldi.
Kranyoskopi veya frenolojinin ardındaki fikir, kafatasının şeklinin kişinin yeteneklerini ortaya koyabileceği düşüncesiydi. Gall, kafatasının beynin altında yer alan bölgeye bağlı olarak değiştiğine inanıyordu. Eğer beyinde bir alan genişlemişse, bu durum kafatasının o bölgede dışa doğru çıkıntı yapmasına neden olurdu. Aynı şekilde, beyinde bir alan çok gelişmemişse, kafatası bu bölgede içe doğru çökebilirdi. Bu nedenle, kafatasındaki çıkıntılar ve çöküntüler incelenerek bir kişinin yetenekleri hakkında bilgi edinilebileceğini düşündü. Gall, bu yetenekleri “fakülteler” olarak adlandırdı.
Bu kavramı daha iyi anlamak için muhtemelen daha önce gördüğünüz kafatası üzerindeki etiketlenmiş alanları içeren bir görüntüye bakalım. İşte şiir sevgisi için ayrılmış bir alan, Gall’in fakültelerinden biri olan bu alanı kafatasında bulabiliriz. Ya da müzik yeteneği için başka bir alan veya kelime hafızası, şefkat veya dostluk için başka alanlar vardır. Frenolojiye göre, bir kişi gerçekten şiiri seviyorsa bu bölgede bir çıkıntı olabilir; müzikte pek yetenekli değilse bu bölgede bir çöküntü olabilir.
Ancak frenoloji başlangıçta popüler olmasına rağmen zamanla etkisini yitirdi. Bunun nedeni, frenolojinin bir sahte bilim olmasıydı. Sahte bilimlerde, daha fazla veri toplandıkça kanıtlar zayıflar. İki kafatasını incelediğimizi ve bir kişinin gerçekten şiiri sevdiğini, bu bölgede bir çıkıntı olduğunu, diğer kişinin şiiri sevmediğini ve bu bölgede bir çöküntü olduğunu varsayalım. Bu durumu göz önünde bulundurarak, bu bölgenin şiir alanı olabileceğini düşünebiliriz. Daha fazla kafatası inceledikçe, burada çıkıntı olan bir grup şiir seven insan ve çöküntü olan bir grup şiir sevmeyen insan bulabiliriz. Ancak daha fazla kafatası inceledikçe, bu korelasyonun tutmadığını fark ederiz. Şiir seven ancak bu bölgede çıkıntısı olmayan insanlar veya şiir sevmeyen ancak burada çıkıntısı olan insanlar bulabiliriz. Sonuç olarak, yüzlerce veya binlerce kafatasından veri topladıktan sonra, kafatasının şekli ile bu özel yetenek arasında bir ilişki olmadığını anlarız.
Peki neden hâlâ frenolojiyi konuşuyoruz? Tarihteki her sahte bilimsel inancı incelemeyeceğiz, ancak frenoloji iki önemli nedenden dolayı önemlidir. Birincisi, Gall’in insanları, belirli yetenekler ve özellikler için başın en önemli alan olduğunu düşünmeye yönlendirmesidir. Bugün bu durum bize bariz gelebilir ve bunun doğru olduğunu varsayabiliriz, ancak bu fikrin ortaya çıkmasından çok kısa bir süre önce insanlar başka alanlara odaklanıyordu. Örneğin, insanlar belirli yetenek ve özellikler için kalbin önemli olduğunu veya vücutta yer alan safra gibi sıvıların etkili olduğunu düşünüyorlardı. Gall, insanların başa ve özellikle kafatasının altında yer alan beyne odaklanmalarını sağladı.
İkincisi ise, beynin fonksiyonel lokalizasyonu olarak bilinen fikirle ilgilidir. Bu fikir, beynin bir jelatin yığını olmadığı, aksine her biri belirli görevleri yerine getiren farklı yapılardan oluşan bir koleksiyon olduğudur. Frenoloji, insanları beynin farklı bölgelerinin özelleşmiş görevler üstlendiği şeklinde düşünmeye yönlendirdi ve bu, modern sinirbilim için temel bir kavramdır. Gall ve diğer frenologların çalışmaları, daha fazla insanın bu şekilde düşünmeye başlamasına neden oldu.