Marvin Bell’in “Veterans of the Seventies” adlı şiiri, savaş sonrası travmayı ve bu travmanın insan ruhunda bıraktığı derin izleri çarpıcı bir şekilde ele alır. Şiir, 1970’lerdeki savaş gazilerini, onların içsel çatışmalarını ve toplumla ilişkilerinde yaşadıkları kopuklukları gözler önüne sererken, psikanalitik açıdan da bireyin içsel dünyasına derin bir bakış sunar.
Kimlik Kaybı ve İsimsizlik
Şiirin başında, gazinin askeri ceketinden adının söküldüğü belirtilir. Bu detay, savaşın bireyin kimliğini nasıl zedelediğini vurgular. Psikanalitik açıdan bakıldığında, bireyin kimliğini temsil eden adını kaybetmesi, benlik duygusunda bir kopuşu işaret eder. Freud’un “kimlik ve bellek” üzerine teorileri göz önüne alındığında, bu isimsizlik, savaş gazisinin kendini dünyadan soyutlamasını, aidiyet duygusunu kaybetmesini ve adeta ruhsal olarak “görünmez” olmasını simgeler.
İçsel Sessizlik ve Bastırılmış Duygular
Gazilerin “dillerini tutmaları” ve konuşmamaları, savaş sonrası travmanın en yaygın belirtilerinden biridir. Freud’un savunma mekanizmaları teorisi, savaş gibi ağır travmatik deneyimlerin bireylerde duygu ve anıları bastırma eğilimine yol açabileceğini söyler. Şiirde bahsedilen sessizlik, sadece bir iletişim eksikliği değil, aynı zamanda bireyin yaşadığı travmatik deneyimleri ifade etmede yaşadığı zorluğun bir sonucudur. Birey, yaşadığı travmayı bastırarak savaş anılarını zihninin derinliklerine iter; bu, “sessizlik”le simgelenen ruhsal bir yalıtım durumudur.
Babaların Omurgalarının Eğilmesi ve Kuşaklar Arası Travma
Şiir, babaların savaş süresince daha da eğilerek adeta yere yaklaştığını ifade eder. Bu, kuşaklar arası bir travma aktarımı anlamına gelir. Babaların omurgalarının eğilmesi, sadece fiziksel bir yorgunluk değil, aynı zamanda duygusal bir ağırlığın da simgesidir. Jung’un arketip teorisine göre, savaş gibi kitlesel travmalar, bir nesilden diğerine aktarılabilir. Babalar, savaşın yarattığı duygusal yükü oğullarına yansıtırken, oğullar da savaşın travmasını bir miras gibi taşır. Bu, psikolojik olarak kuşaklar arası bir savaş yüküdür.
Gizlenme ve Savunma İçgüdüsü
Gazilerin ormanda, çitlerin arkasında yaşaması, savaş sonrası stres bozukluğunun (PTSD) etkilerini gözler önüne serer. Bireylerin kendilerini izole etmesi ve tehlikeye karşı sürekli tetikte olmaları, psikanalitik açıdan “hipervijilans” (aşırı uyanıklık) olarak tanımlanır. Savaşın korkunç anıları ve tetikte olma hali, bireyin normal bir hayata dönmesini zorlaştırır. Bu yüzden kendilerini gizleyerek, çevreden soyutlayarak var olmaya çalışırlar. Bu durum, bireyin bilinçaltında süregelen bir savunma mekanizması olarak açıklanabilir.
Sürüngen Hareketler ve Deride Hissedilen Hatıralar
Şiirin son satırlarında, bireyin savaşın korkunç anılarını, “sürünerek yaklaşan” düşman imgeleriyle ve ciltte hissedilen bir ürpertiyle hatırladığı belirtilir. Bu, savaşın duyusal hafızada bıraktığı derin izleri yansıtır. Psikanalitik açıdan, travmatik olaylar bireyin bilinçaltına yerleşerek bir “bedensel hafıza” oluşturur. Bu hafıza, savaş gazilerinde fiziksel bir ürperti veya korku olarak tekrar tekrar ortaya çıkar. Savaşın zihinsel olduğu kadar fiziksel olarak da derin bir iz bıraktığı bu imgelerle anlatılır.
Sonuç: Hayatta Kalanların İçsel Mücadelesi
Marvin Bell’in “Veterans of the Seventies” şiiri, savaş sonrası bireylerin içsel dünyasında süregelen mücadeleyi güçlü bir şekilde ifade eder. Psikanalitik açıdan değerlendirildiğinde, şiir, savaşın birey üzerindeki kimlik kaybı, bastırılmış duygular, kuşaklar arası travma aktarımı ve duyusal hafıza gibi etkilerini gözler önüne serer. Bu şiir, savaş gazilerinin sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir hayatta kalma savaşı verdiklerini vurgular. Bu ruhsal yaraların iyileşmesi ise uzun bir içsel yolculuk ve toplumun desteğini gerektirir.